Çok değil, daha bir yıl öncesine kadar isteyen herkes noterden bir kira kontratı karşılığında bu şehirde ikamet izni alabiliyordu. Doğrusu, bu kadar kolay ikamet verilmesine ben de şaşırıyordum. Ekonominin biraz daha iyi olduğu iki yıl öncesine kadar, dünyanın her yerinden insan kolayca Alanya'ya yerleşiyordu, kimisi ülkesindeki evini bin dolara kiraya veriyor, 200 dolara Alanya'dan ev kiralıyor, geri kalan 800 dolar ile krallar gibi yaşıyordu. Bir diğer kesim de, kolay ikamet aldığı bu şehirde kaçak işlerde çalışıyordu.
Yoga hocası, psikolog, bioenerji uzmanı, terzi, modacı, garson, barmen ve çoğunluğu da emlakçı olarak çalışıyor, sosyal medyadan da kendilerine çok rahat iş alanı yaratabiliyordu. Yani artık ipini koparan Alanya'ya geliyor, her milletten insan buraya yerleşiyordu.
Yerli halkın bir kısmı zaman zaman bu durumdan rahatsızlık duysa da genel olarak çok da şikayet yoktu. Çünkü herkesin ekonomisi iyi kötü dönüyordu.
Rusya – Ukrayna savaşı patlak verince her şey hızlı bir şekilde değişti. Savaştan kaçan insanlar canını kurtarmak için dünyanın çeşitli yerlerine yerleşmeye başladı. Alanya, hem Rusların hem de Ukraynalıların en çok tercih ettiği yerlerden biri oldu. Bu hızlı insan akımı ve konuta olan aşırı talep, fırsatçı emlakçı ve ev sahiplerinin acımasızlığıyla birleşince kimsenin duymaya inanmadığı kira bedelleri ortaya çıktı. Asgari ücretin 7 bin lira olduğu bir şehirde kiralar birden bire 8-10 bin liraya yükseldi. Hükümet hızlı bir şekilde asgari ücrete zam yapsa da asgari ücret, kira bedelinin üzerine çıkamadı.
Kira bedellerinin bu artışından sonra, yerli yabancı herkes bir ev sahibi olabilmenin derdine düştü. Talep artınca emlak fiyatları da tavan yaptı. Müteahhitler için cennete dönüşen Alanya'nın her köşesinde yeni inşaatlar yükselmeye başladı. Emlakçılar 15 bin Euro komisyon alarak daire satıyor, müteahhitler 50 metrekarelik bir artı bir dairelere 100 - 150 bin Euro istiyordu. Yerel halkın tedirginliği ve buna bağlı olarak hükümete baskısı artıyordu. Muhalefet partileri seçim öncesinde ikamet yasağı getireceklerini söylerken, hükümet kanadından ses çıkmıyordu. Emlakçılar, inşaatçılar ve yabancılar, Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı olması için seferber olmuştu adeta. Ancak, Erdoğan seçilir seçilmez, yabancıya ikamet verilmesinin zorlaştırılması talimatı verdi. Buna göre artık mülk sahibi olmayan hiç kimseye ikamet verilmeyecekti. Sahip olunan mülkün en az 200 bin dolar olması buna eklenince 20 yıldır burada ev sahibi olan ve yaşayan yabancılara bile ikamet verilmedi. İkamet süresi dolanlar ya kendileri gitti, ya da köşe bucakta yakalanarak deport edildi.
Peki sonuçta ne değişti? Emlak fiyatları birazcık düşüş eğilimi gösterse de beklenen düşüş olmadı. Çünkü inşaat maliyetleri zaten yüksekti. Hal böyle olunca Alanya'da konuta ilgi doğal olarak azaldı ve onlarca müteahhit batma noktasına geldi. Ev kiraları ise hiç düşmedi. Hala oturulabilecek evlerin kiraları 15 ile 30 bin lira arasında.
Son bir yılda yaşanan inanmaz enflasyon artışına rağmen, her kesimden esnaf geçen yılı memnun geçirdi. Çünkü ne olursa olsun, burada yaşayan insanlar yiyecek içecekti. Bu yüzden de marketlerde, restoranlarda, toplu ulaşım araçlarında büyük bir hareketlilik vardı.
Şimdi ne oldu? Hem fiyatlar düşmedi, hem de her sektörde resesyon başladı. Bu arada, Alanya'dan giden bazı yabancıların da kendi isteğiyle buradan ayrıldığını söylemek zorundayım. Çünkü bu yüksek kira ve gıda fiyatlarıyla bir çok yabancı burada yaşayamaz hale geldi ve kendi isteğiyle Alanya'yı terk etti.
Bundan sonra ne olacak, nasıl bir çözüm bulunacak bilinmiyor. Çünkü her türlü çözümün merkezi olan siyaset kurumundan somut bir öneri gelmedi henüz. Sadece siyaset kurumunun yönlendirdiği bürokratik kurumlar ve kolluk kuvvetleri, deport etmeye devam ediyor yabancıları. Bir çok yabancının fiyatlardan dolayı kendi isteğiyle ayrıldığını da kabul etmek zorundayız.